2015 WORK AND WRITE
İSTANBUL, ÇATALCA, -
05 Ağustos 2015 - 20 Ağustos 2015
Bu kampı bu yıl 100. doğum yılı kutlanan Aziz Nesin'in anısına düzenledik. Bedensel çalışmaların yanısıra akşamları da kamp lideri ve yazar Füsun Çetinel yönetiminde yazı çalışmaları yapıldı.
Lider Füsun Çetinel'in kamp öncesi Lider Mektubu :
Lider_Mektubu_-_GEN-39_Work_And_Write_Catalca__Fusun_Cetinel_1439991273.pdf
Lider Füsun Çetinel'in kamp sonrası raporu :
Kamp_Raporu_Gen-_39_Work_And_Write_Fusun_Cetinel_1440825197.pdf
KAMP TANIMI :
GEN-39 WORK AND WRITE CATALCA– ISTANBUL 05.08 – 20.08 RENO 15 VOLS
Aziz Nesin, a famous Turkish satirist author, will be commemotared in 2015 for his 100th birthday. Among many other activities, GENÇTUR will contribute to the commemoration with this camp. Nesin Foundation is a long term partner of GENÇTUR and hosted many workcamps in the past. The foundation offers a shelter for kids from poor families. Kids are taken care of by the foundation until they stand on their own feet. The buildings and the garden of the premises need to be renovated. They also have a farm with some cattles and a vegetable field. Apart from the daily work schedule, the volunteers will be able to participate “writing atelier” which will be led by a Turkish author who will lead the camp. Thus if you are interested in “writing” you are specially welcome. Please send a motivation letter with the application about your interest or talent about writing.
W: The volunteers will be doing manual work according to the daily needs. Renovation and gardening works. Some days there might be work on the field like hoeing the soil, picking vegetables, etc. or some work in the kitchen like preparing the food, washing the dishes. Writing activities will be held out of the working hours.
A: In the farm house. Volunteers will sleep on the floor. Sleeping bag and a mat are necessary.
F: Will be supplied by the foundation.
LA: English.
LO: The foundation is in the outskirt of Catalca town where is 1 hour away from Istanbul. But please be aware that this camp will not offer you the city or night life of Istanbul.
Füsun Çetinel diyor ki: (23 Ocak 2017)
Aziz Nesin’in yüzüncü yaşı dolayısıyla Çatalca Çocuk Cenneti’nde düzenlenen iki haftalık “yazmak ve çalışmak” konulu kampta grup liderliği yapalı neredeyse iki yıl olmuş. Ama orada yaşadıklarım zihnimde hala çok berrak.
Kamp yerine ilk gelenler Sırp ikizler Violeta ve Katerina; uzun, rengârenk manikürlü tırnakları, mini etekleri ve şıpıdık terlikleriyle… Onları gören vakıf çalışanı Rambo’nun- çok güçlü olduğu için bu ismi biz yakıştırmıştık ona-, “Bu kızlar nasıl ot yolacak acaba” diye dertlenmesi ve tırnaklarının kaçıncı günde kırılacağına dair onunla bahse girişimiz... hep hatırlanacak bir ilk izlenim…
Sırp kızlar görüntülerinin aksine; daha ilk dakikalardan itibaren ellerine kürekleri alıp şen şakrak çimento karmaya başladılar. Ağzımız bir karış açık kalakaldık. Bratislava’dan Peter, İspanya’dan; Laura’lar, Concha, Anais, İtalya’dan Eva, İzmir’den Evrim, Bursa’dan Gülay diğer katılımcılarımızdı. Japon katılımcı son anda sakatlandığı için vazgeçmiş.
Nesin çalışanları sımsıcak karşıladılar hepimizi, daha ilk andan kendimizi evimizde hissetmemizi sağladılar. Sabah, öğlen, akşam; tarlalardan çiftlikten gelen taze sebze, meyve, yoğurt, peynirlerle, vakıf teyzelerinin maharetli ellerinden çıkan birbirinden leziz yemeklerle karnımızı tıka basa doyuruyorduk. Üzerine; bahçede erik ağaçlarının altında içtiğimiz çayımız, kahvemiz eksik olmuyordu. Çocukların uykuya çekildiği saatlerde havuz keyfi bile yaptık. Sanki çalışma kampında değil de bir tatil köyündeydik.
Çocuk cennetinde; çocuklar, eğitmenler ve gönüllü çalışanlarla birlikte neredeyse altmış kişi yaşıyor. Her öğün doyurulması gereken altmış iştahlı çocuk ve yetişkin… Haliyle de her zaman yapılması gereken işler oluyor…
Yakındaki Nesin çiftliğinden kilolarca domates, biber, patlıcan topladık. Karpuz, mısır koparıp traktörlerle vakfa taşıdık. 225 kilo domates soyduk, doğradık, mutfağa salça ve menemen üretimi için teslim ettik. Günlük gelen erzakları soğuk hava deposuna yerleştirdik. Yine vakıf arazisindeki ceviz ağaçlarının dibini çapaladık. Bu işleri yaparken eğlenmeyi ihmal etmedik, çatlayan karpuzları tarlada keyifle yedik, atla dolaştık, süt sağmayı denedik…
Molalarda, elma ağaçlarının dibine minderlere yayılıp otlayan atların arasında, yazma alıştırmaları yaptık, Aziz Nesin öyküleri okuduk, hayatını konuştuk. Kütüphane sorumlusu sevgili Cengiz Kutan bizi kütüphaneye davet etti. Aziz Nesin’in kişisel kitap koleksiyonunu inceleme fırsatını yakaladık. Bu kampa katılanların hepsi gerçek bir kitap kurdu. Hiç çıkmak istemedik kütüphaneden.
Bahçedeki tavuk kümesinin adam edilmesi gerekiyormuş. Elimizde süpürgeler kümese girdik. “Para versek kimse girmez bu kümesi temizlemeye! Bu kızlar hangi akla hizmet girdiler içeri,” diye hayrete düştü Rambo. Kümesi antipasta boyadık, tel çektik, zemine talaşları yaydık, duvarları kireç yaptık… Tavukları ve horozu içeri buyur ettik. Artık, Nesin çocukları taze yumurta yiyebilecekti.
Vakfa çeşitli yardımlar geliyor ama çoğu sorulmadan getirilen lüzumsuz şeyler. Bahçedeki ardiyeyi düzenlemek, lüzumsuz şeyleri atmak gerekiyordu. Neler yoktu ki içinde… Dizaynını Aziz Nesin’in yaptığı ferforje sandalyeleri çimenlere çıkarıp her birini farklı renklere boyayıp bahçenin farklı yerlerine serpiştirdik. Kimi hurdaları eskiciye satıp parasını vakfa teslim ettik. Kolilerdeki kitapları kütüphaneye taşıdık. Ardiyenin içini boyadık, rafları düzenledik. Yeniden kullanılır hale getirdik.
Hafta sonları ve akşamüzerleri civarı keşfetmemiz için büyük fırsattı. Büyük Çekmece festivaline gittik. Nargile içtik, alışveriş yaptık, havai fişek gösterisi izledik. Mimar Sinan köprüsünde yürüdük. Başka bir gün akşamüstü Çatalca hamamını kapattık, doyasıya yıkandık. Bir tam günümüzü İstanbul’da yürüyerek tarihi ve turistik yerleri ziyaret ederek geçirdik. Simit, baklava, kebap, Karaköy, vapur, Ayasofya, Edebiyat Kahvesi, Kapalıçarşı, Mısır Çarşısı, Galata kulesi, Gençtur, Taksim, Kadıköy… Çilingoz’a denize yüzmeye gittik. Mağaraları gezdik. Çatalca pazarında alışveriş yaptık.
Vakıfta faaliyet bitmez. Nesin çocuklarının Alman tiyatro ekibiyle birlikte hazırladığı tiyatroyu seyrettik. Gösteri sonrası bahçede mangal partisine katıldık. Yıldızların altına matlarımızı serip gitar eşliğinde meteor yağmurunu izledik. Çocuklarla futbol maçı yaptık.
Mandala çizdik, şiirler yazdık, birbirimizin hikâyelerini dinledik. Yanımızda ülkemizden getirdiğimiz “en sevdiğim şey” tanıtımını yaptık, yazısını yazdık. Türk kahvesi pişirmesini öğrendik, fallar baktık. Sessiz sinema oynadık. Okuduğumuz, sevdiğimiz kitapları paylaştık. Gelecekteki kendimize mektuplar yazdık, zarflara da kendi adreslerimizi. Mektupları daha sonra kendilerine postalamak üzere topladım.
Kazan dairesini temizlemek belki de en cesaret gerektiren işlerdendi. Yarıya kadar pis su dolu karanlık bir yer. Fareler, atılmış tuvalet kâğıtları, gazeteler, karton kutular, aklınıza gelebilecek her türlü pislik. Çuval çuval çöp. Burnumuzu tıkayıp çalıştık. Rambo arada bizi ferahlatmak için oda spreyi sıktı ama bu kokuyu daha da çekilmez yaptı. İşimiz bittiğinde hepimiz temizlenmek için duşlara koşmak zorunda kaldık.
Çay saatlerimiz ayrı bir efsaneydi. Aramızda para toplayıp Çatalca’daki marketten önümüze gelen abur cuburu alıp deniyorduk. Vakıf teyzeleri de kek, börek, meyvelerle bizi doyurmaya devam ediyorlardı.
Vakıftan ayrılışımız epey zor oldu, herkes bizi geçirmeye kapıya gelmişti. İlk önce kapıda başladık ağlamaya, sonra metrobüs istasyonunda, teker teker azalırken yine ağladık. Grubun neredeyse yarısı beraberliklerini biraz daha uzatabilmek için Sultanahmet’te bir hostelde birkaç gün daha kalmaya karar verdi.
Tam tamına bir yıl sonra; mektupları sahiplerine postaladım. “Kendilerinden kendilerine” gelen mektupları okuduklarında çok duygulanmışlar. Bir yıl içinde kim bilir neler değişmiştir… Değiştiremeyeceğimiz tek şeyse çalışma kamplarında yaşanan duygular… O günleri her hatırlayışımda içimde güneş açıyor, bir elma kokusu sarıyor her yanımı ve arkadaşlarımın gülen gözleri doluyor yüreğime.
Work and Write, Aziz Nesin
füsun çetinel
Yorum yaz...